YAVAŞLA
Adamın biri altına yepyeni bir Porsche çekmiş, yolda hız denemesi yapıyormuş.150, 200, 250...bastıkça gidiyormuş. Adam zevkten dört köşe. Tam alışmış gidiyormuş ki karşısına bir tabela çıkmış "Yavaşla 40 km". Adam şaşırmış. Ama eli mahkûm 250'den 40km.'ye düşürmüş hızını. Sonra bir tabela daha çıkmış "Yavaşla 30 km".Adam yavaş yavaş sinirlenmeye başlamış. Ama hızını 30 km'ye düşürmek zorunda olduğu için mecburen yine düşürmüş. Sonra bir tabela daha çıkmış "Yavaşla 20" km. Adam iyice sinirlenmiş ama hızını 20 km'ye düşürmek zorundaymış. Çünkü her yer polis kaynıyormuş. Sonra bir tabela daha çıkmış "Yavaşla 10 km". Bu arada araba da hararet yapmaya başlamaz mı. Adam tam çıldırmak üzereyken bir tabela daha çıkmış. "YAVAŞLA'YA HOŞGELDİNİZ"
Ey Oğul!
Beysin! Bundan sonra sana bey olamadın diyenlerin alnını
karışlayabilirsin. Artık bir elin yağda, bir elin balda! Tereyağının
hası sana, margarin bize! Anzer balı sana, reçel bize. Kıymetini bil.
Ey Oğul!
Bundan sonra elini sıcak sudan soğuk suya sokma! Yükün ağır, işin
çetin, gücün kıla bağlı... Allah Teâlâ yardımcın olsun. Beyliğini
mübarek kılsın.
Oğul!
Gücünü kötüye kullanma! Her sözden kıllanma! Oturduğun yerde
yıllanma! Çık, gez, dolaş! Tebdil dolaşmanın çeşitli faideleri
vardır.
Her gittiğin yeri kameralara haber verme. Rastladığın
vatandaşlara "Nolcak bu memleketin hali?" diye sor.
Hiç unutma ki, kimsenin itibar etmediği bir dilenci bile, bazen en
doğru çözüm yolunu gösterebilir.
Oğul!
Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelâmlısın. Ama bunları nerede ve nasıl
kullanacağını bilmezsen, Reha Muhtar'ın programına çıkıp cümle âleme
rezil olmuş biri gibi silinip gidersin.
Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlûp etmesin. Şunu aklından çıkarma
ki öfkeyle kalkan, zararla oturur. Ayrıca öfkeyle oturan, zararla
kalkar.
Sabır çok önemlidir. Bir bey, sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce
çiçek açmaz. Ham çökelek yenmez. Yense bile boğazına durur. Bilgisiz
güç de tıpkı ham çökelek gibidir.
Oğul!
İnsanlar vardır, yalnızca kendisini düşünür. Sen onlardan olma.
Yalnızca çevresini düşünenlerden de olma. Yeğenlerini, kuzenlerini,
hısım akrabanı kayırıp, milletin çoğunluğunu açlığa sefalete mahkûm
etme.
Yoksa gün gelir, tepe taklak olursun. Unutma ki yüksekte yer
tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Ey Oğul!
Halkının sesine kulak ver. Sadece kulak vermek yetmez; göz ver, ağız
ver, burun ver. Dertlerine omuz ver. Gerekli gereksiz antenle oynama.
Alıcının ayarlarını da boş yere bozma. Kimi zaman hatalı görüntünün
sebebi, yayından yahut vericilerden kaynaklanır.
Böyle durumlarda kablolu yayını denemek ya da çanak antene geçmek
daha uygun olabilir.
Oğul!
Sen ki bu âlemde bir tanesin. Ama, bir tane olan tek sen değilsin.
Herkes biriciktir. Kimsenin bir benzeri daha yoktur! Çünkü Cenab-ı
Mevlâm böyle yaratmıştır.
Kendini herkesten üstün görürsen, nefsine esir olmuşsun demektir.
Burnunun dikine gitme ki bir gün başına iş açmayasın.
Haklı olduğun mücâdeleden korkma! Korkuyorsan, mücâdeleye girme!
Vicdanının sesini ciddiye al. Bankaları hortumlama, hortumlatma! Bir
kenara yaz ki bankanın hortumsuz olanı makbüldür ve hortum, ancak
fillere yakışır.
Dandik adamları etrafına toplama. Toplayıp fotoğraf çektirme.
Çektirip "İşte benim ailem" deme! Sonra aile fotoğrafındakilerin her
biri başını belaya sokar! Kaçacak delik ararsın, fareler bile yüz
vermez, unutma!
Eğer günün birinde milletin sıtkı sıyrılırsa, çoğunluk senden
bıkarsa, farkına varmakta geç kalma ve hemen çaresine bak. Çare denen
şey, senin değil, milletin yararına olmalı, yanlış anlama!
Yalan konuşma, küfür etme, burnunu karıştırma, yüzünü buruşturma!
Küçük afacan elinde bir kutu sekerle parka gitmiş, bir banka oturmuş, etrafa bakınırken sekerleri ardarda ağzına atıyomuş.. yanındaki bankta oturan yaslı adam çocuğa bakmış bakmış ve...
"evladım.."demiş.. "seker güzeldir ama çok yemek zararlıdır... hem dişlerin çürür, hem yüzünde sivilce çıkar, hem de şişmanlarsın..."
Çocuk bunun üzerine adama dönmüş:
"Benim dedem 107 yasına kadar yasadı..."
Adam "Yaa.." demiş... "Yani deden de mi çok seker yerdi?"
" Hayır, her şeye burnunu sokmazdı.!
kayserili
Zamane Çocukları
Yahudi ve Kayserili Çocuk
Yahudi’nin biri, Kayseri'de bir çocuğun elinde kıymetli bir boncuk görür. Çocuğa eğer elindeki o boncuğu bana verirsen sana seker veririm diye kandırmaya çalışır. Çocuk da Yahudiye:
" Seker alivermene lüzum yok. Bir defa eşek gibi anırırsan bu boncuğu sana veririm", deyince, Yahudi çocuğun istediği gibi hemen anırır. Fakat çocuk boncuğu yine vermez ve Yahudi’ye söyle der:
" Sen eşek iken bu boncuğun kıymetini biliyorsun da, ben insan olduğum halde bunun kıymetini bilmediğimi mi sanıyorsun"
Oğlu Kayseriliden para istiyor:
"Baba 500 bin lira verir misin"
Kayserili:
"400bin mi dedin? naapçan lan 300 bini 200 bin neyine yetmiyor al sana 100 bin yeter..."
Kayserili çıkartıp 50 bin lira verir...
Oğlu:
"eheh.. baba bana zaten 50 bin lazımdı..."
"Bak sen kerataya... demek sahte para vermesem kazıklayacaktın beni..."